Son 4 yılıma eşlik eden roman çalışması, hayatımın hemen her kademesine etki etti. Dönem dönem karşılaştığım enteresan olaylarda “bunu da kitapta bahsetmeliyim” diye dipnotlar düştüğümü hatırlıyorum. Aklımda 3 ciltlik devasal bir kitap konusu olsa da, ilk kitabın 120. sayfasına takılı kalmış durumdayım. 200 sayfa olarak düşündüğüm ilk kitabın ise basımının bu kadar zor olması şaşırtıcı geliyor. Her gün onlarca sayfa yazı yazan birisi olarak kendi romanına tek kelime ekleyemem ise kendi acımdan ufak bir ironi.

Fakat; olayı şu şekilde yorumlayıp kendimi teselli ettiğimi söyleyebilirim. Bir konu hakkında yazı yazacağım zaman ilk cümle her zaman yazının en zor kısmı olmuştur. Kitaplar çıkartmayı bir paragraf, bir yazı sayfasına benzetirsek ilk cümlesi, ilk kitap olur.

İlham aldığım yazar çok geç tanıştığım Stephen King’dir. Bana göre dünyanın en iyi yazarı “Stephen King” ilk kitabını yazdığında bir çok yayınevi ile görüşmüş fakat; hepsinden de olumsuz cevap almış. İlk kitabını çöpe atan yazarımızın eşi pes etmemiş ve kitabı çöpten alıp, yayınevlerine götürerek anlaşmış. Stephen King’in bu enteresan hikayesi henüz “yayınevi ile anlaşma” safhasına gelememiş olsam da ilham vermektedir. İşin aslı kitabın yazımını bitirmesemde yayınevi, reklam ve tanıtım gibi tüm diğer önemli hamlelerini hallettim. Sadece yazılması ve son noktayı koyması söz konusu.

kitap

Günlük olarak yapmış olduğum programda ayırmış olduğum kitap yazma vakti ise tek es geçtiğim vakit. Kitap içerisinde bahsedeceğim konular üst üste bindikçe yazmanın daha da zorlaştığı kesin. Fakat ben kitap işlenişi olarak “SADE” yapının korunmasını istiyorum. Yani; kitabı okuyan kişi kitabı sayfalarca okuyup hiç bir şey anlamadım demesine müsaade etmek istemiyorum. Akıcı, akılda canlandırıcı ve anlaşılır olmasını istiyorum.

Kitap İçerisinde Geçen Bir Şiir

Gecenin hangi vaktiydi,
Gökyüzü mavi miydi, siyah mı?
Yani; hangi aydı,
Bahar mı, Kış mı?

Onun yokluğunda renkler vardı ama
Kelimeler boğuk, bakışlar kaçamaktı.
Karışmıştı her şey onun yokluğuna
Zamanda yoktu, yaşamakta.

Burak Tan‘a şiiri ilk okuduğumda yorumu “ben şiirden anlamam” cevabıydı. İşin aslında şiirin gizemi de tam olarak buradaydı. Şiirden keyif almayan birinin şiiri dinlediğinde keyif alabiliyorsa şiir hakkını vermişti. Yani; şiirin kalitesi şiir sevmeyenlerle ölçülür.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel0 CommentsViews: 45

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…