Ülkemizin son 10 yıllık serüveninde yükselen trend “habercilik” oldu. Hızlı bir değişim süreci, gazeteciliğide doğal olarak büyüttü. Bu değişim süreci ekonomi adımlarında doğru adımlarla başlamış olsada planlanan adımların dışında hareket ederek şu dakikaya kadar yanlışlar içerisinde sürüklendi.Her zaman dediğim gibi ülke dışından ülke içerisinde döviz girdisi sağlamak bu ülkeye yapılacak en büyük hizmetlerden olduguydu. Nitekim bu benim ülkeme hizmet etme prensibimin temelinide oluşturmaktaydı. Bu düstur ile son 10 yıllık ekonomi hayatımda 40.000 dolar civarında bir rakamı ülke ekonomisine yurtdışından kazandırmış olduğumdan dolayı övünmekteyim. Herkes kişi başı düşen milli gelir kadar rakamı döviz girdisi sağlasa, ülkemiz kısa sürede katlarca büyüyecektir.
Nitekim defalarca ekonomi üzerine paylaştığım yazılarda belirttiğim gibi ülke dışından 10.000 dolar ülkeye döviz girdisi sağlamak, ülke içerisinde 1 milyon dolar kazanmaktan çok daha önemli, değerli ve başarılıdır anlamı katmaktadır.
Son 10 Yılda Neler Oldu?
2006 – 2007 yıllarında kaleme aldığım “Bir Devlet Ütopyası” yazımda belirtmiş olduğum devlet yönetme hayallerim/düşlerim vardı. İlgili hayalleri, düşleri sadece kendim kurmadığımı da biliyordum. İlgili serimde de bunları zaten bahsettim. Ülkemiz gerek konumu, gerek kültürü ve gerekse taşıdğı zincir halkasındaki geçmiş yüksek kaliteli devletler nedeniyle özel bir konumda olduğunu biliyoruz.
Ülke olarak zamanı geldiğinde çok şiddetli bir büyüme gerçekleştireceğimizi, tekrar eski konumumuza bizleri getirecek iradeye sahip olacağımızıda biliyorduk. Nitekim 20 yıl öncesinde bile her kesimden kişiler bu günleri ülkemizin göreceğini belirtmekteydi. Bu bilinen birşeydi ve planlar, programlar çerçevesinde gemi yol almaktaydı.
Ta ki, beklenen günün çok daha öncesinde AKP iktidar olmasıyla beraber ilgili çeşitli adımlar atılmaya başlandı. Gününden önce ve yanlış şekilde atılan adımlar ilgili beklenen günün tamamen yanlış yönetilmesine neden oldu. Elbette 10 yıl öncesinde ki 60 milyon kişi yarım akıllı veya geri zekalı değildi. Türkiye’de ki elbbette tek zeki kişiside AKP hükümeti değildi. Ekonomide bazı adımlar vardı ve atıldığı taktirde sonuç olarak geri dönüşümleri belliydi.
İlgili adımlar tamamen yanlış şekilde atıldı ve bu süreç tamamen yanlış kullandı ve beklenen o müjdelenen günde ki zıplama bir hayal kırıklığı oldu ve 500 milyar dolar gibi bir küçük rakamda kaldı. Nitekim o beklenen zıplamanın toplamda en az 1 trilyon dolar gibi bir rakam olması ülkemizi arzu ettiğimiz gelişmiş ülkeler arasına ancak sokabilirdi. Zıplama sonuçu biz halen gelişmekte olan ülkeler konumunda kalmaya devam ettik. Tamamen yanlış yönetilen uygulamalarla yaklaşık 500 milyar dolar az büyüdük.
Ülkenin Öz ve Öz Evladları Bu Ülkeye Neden Küstürüldü?
İronik bir durumdur ki rahmetli ve çok değerli Erbakan, siyaset hayatının son günlerinde şu şekilde belirtmişti; “-Bize oy atmayanlar müslüman değildir.” Bu hayli garip yaklaşımını ne nedenli bir ruh durumunda dediğini bilemiyoruz. AKP, MHP, CHP ve diğer bir çok partiye oy atanları müslüman olmadığını belirtten bu sözü o dönem çok tartışılmıştı.
Erbakan’ın öğrencisi sayın Recep Tayyip Erdoğan ise bugün kendi öğretmeni ile aynı cizgide, aynı düşünce kader cizgisinde yer almaya devam etmektedir. Ülkemize çok ciddi zararı olan bir yaklaşımı da bulunmaktadır. Bu yaklaşımı ise neden bu şekilde yaptığını ise ben bir ülkesine aşık birisi olarak yadırgamaktayım. Kendisi konuşmaları gereği CHP, MHP ve Cemaat için vatan hainliği yakıştırması yapmaktadır. Hocası kendisine oy atmayanı müslüman olarak kabul etmezken, öğrencisi kendi karşısındakileri ise “vatan haini” yapmaktadır.
Bu durum herkesin içerisinde küçük ağlayan bir yara olarak durmaktadır. Sistem ve durumlar nasıl değişti de günümüzde MHP veya CHP ülke için birer vatan haini oldu? Geziparkı eylemlerinde ülkemize yüzlerce milyar dolar döviz girdisi sağlayan o insanlar birden vatan haini oldu veya dünyanın dört bir köşesine Türk okulları açan “düşünce sahibi insanlar” vatan haini oldu.
Eğer bu dünyada yanlış bir şey varsa o da bu durumun tam kendisidir. Bu durum kişilere yanlış geldiği halde sessizce köşelerinde bekliyor ise yine kendileri bu ülkeye hizmet ediyor, devletine ve milletine katkı sağlıyor diyemeyiz.
Ekonomi Olarak Yapılan Hatalar Belirgin mi?
Elbette biz son 10 yıllık süreçte bir Iphone veya Mercedes veya/veya Facebook gibi markalar ortaya çıkartamadık. Ülkemiz ihracatçıları küçük küçük adımlarla çalıştı didindi ve ülkemize döviz girdisi sağladı. Turizmde ki güzel yükseliş ise bu süreçe destek verdi. Daha öncede belirttiğim gibi ülkemizin gelmiş geçmiş en iyi turizm bakanı (hatta bakanı) Ertuğrul Günay, turizmde ki döviz girdilerinde önemli hizmetleri oldu.
Nitekim ülkemizin bugün bu yükselen döviz girdilerini sağlayan ihracatçılarımız arka planda sessiz sedasız olup biteni izlerken, ülkemiz için küçük bir toplu iğne üretmemiş ve bu üretmediği ürünü asla ülke dışına satmamış, satmadığı bu üründen de ülkesine döviz girdisi sağlayamamış olanlar faydalansın. Konuşmalara bakılsa Sayın Recep Tayyip Erdoğan sanki bir Telefon veya İnternet gibi devrimsel birşeyleri icaat etmiş, bunu yurtdışına pazarlamış ve bu pazarlama sonucu ülkeye 500 milyar dolar para girdisi sağlamış.
Aynı zamanda bu kazandığı 500 milyar dolarla ise bilmem kaç milyon kilometre bölünmüş yolu kendi cebinden yaptırmış. Arkadaşlar bu paralar daha önce de “ülke dışından aylık olarak 200 milyon dolar döviz girdisi sağlayan bir iş adamımız, 200 bin öğretmenimizin maaşını ödüyor sayılır” dediğim gibi onlara aittir. İhracat yapan iş adamlarımızın parasıyla millete hava atmak anlamsızdır. Ülkemize döviz girdisi sağlayan ve bugünlere getiren ihracatçılarımız bellidir. Kendileri arka planda dursa da bugün ki Türkiye’nin “Asıl” mimarları kendileridir.
%50 Toplumu Yeniden Tasarlamak İçin Yeterli midir?
Ülkemizde yaşayan herkes bu ülkenin ortak paydası, eşit vatandaşıdır. Kimse kimseyi ötekileştirip, nasıl yaşayacağını belirtemez. Ortak akıl, tek bir akıldan çoğu zaman üstündür. İstisnanın istisnasında tek akıl bazı bazı çoğul akıldan daha doğru kararlar verdiğide belirtilebilir. Ülkemiz cumhuriyetle yarım yamalak yönetilen bir ülke konumundadır. Çoğu persfektifimden belirttiğim gibi aslında ülke içinde ne yaşandığı çokta önemli değildir. Mevzu bahis bir Google, Iphone veya Opel gibi evrensel ticarette bir markaya ortaya koyup döviz girdisi sağlamaktır. Fakat artık ben düşünebilen bir insan olarak daha fazla dayanamadım. Ülke içinde %50’nin diğer %50’ye Çin işkencesi yapmasını yaşamaktayız.
Gezipark’ı eylemleri sırasında biraz öncede belirttiğim gibi ülkeye milyarlarca dolar döviz girdisi sağlayan ülkenin öz ve öz evladları devletinden sağlam bir dayak yedi. Bu süreçte bu sevgili abilerimiz, arkadaşlarımız takip ettiğim süreçlerde işten ve diğer bir çok şeyden kendilerini soyutlayıp, dünya turuna başladıklarını üzüntü ile izledim. Bu maharetli, becerikli ülkenin öz ve öz vatandaşları hizmet için sabah akşam çalıştıkları devletlerinden sağlam dayak yemenin şokunu yaşadıkları belliydi.
Nitekim tarih bu tarz şiddet ve zorla bir şeylerin sabit kalmayacağını gösterdi. Velhasıl bu sözün örneğini kendi ülkemiz tarihinde de defalarca karşılaşmamız mümkün. Değişim için adımlarda “toplum değişir > yönetim değişir > kurallar değişir” adımları stabildir ve yerleri değiştirilemez. Bu sıralamada değişiklik acıları, üzüntü ve zorlamaları peşinden getirir. Şimdiki hükümetimizin maalesef bu gözlemlediğim yanlışları yaptığını biliyoruz.
Bu yapmış oldukları ciddi değişimler için almaları gereken oy oranı 3/2’den daha az olmaması gerekmektedir. Yani minumum alacakları oy %65 olması gerekmektedir. Aksi taktirde yaptıkları bu toplumsal değişim askıda kalıcak stabil olamayacaktır. Hatta daha da vahimi ise yaptıkları toplumsal değişim ters tepip zıt tepki göstermesidir.
Bu konuda yazılarım ufaktan devam edecek gibi görünüyor. Çünkü daha fazla diğer %50’den gelen göz yaşlarına üzüntü ve kederlere kulaklarımı tıkamam mümkün görünmüyor.
Teşekkür ederiz.
Allah ülke olarak yolumuzu ve bahtımızı açık etsin.