Türk asıllı Alman yönetmenimizin filminde Almanlar yine jakim, üstün millet ve prestijli kültür, Türkler ise hakim milletin teriyesine muhtaç, hayatları darmadagınık olmuş zavallılar…Â Filmin ilk başlarında sürekli “sin kaflı” konuşan Tranzonlu bir baba, Maraş’tan gelmiş ve Amanyada or..p.luk eden Yeter, bir üniversitede profosör olmasına ragmen okyanusun ortasındaki minik bir adadaki ot kadar bile deger olmadıgı bezgin suratından ce çökük omuzlarından belli bir ogul, Yeter’in solculugu yetersiz militan kızını becermek isteyen solcu ardaşları vs vs
Birinci ve ikinci nesil almancıların evlatlarının bir kısmının ciddi bir dil, din ve kültür sorunu oldugunu biliniyordu ama işin bu kerteye varacagı herhalde kimsenin aklına gelmezdi.
Asmalı konakta ünlü olan hafif güzel ama gayet itici oyuncusumuz ”Nurgül Yeşilcay” bu filmde bu zamana kadar izledigi potreden cok farklı birşey yapmamış. Aslında kızdıgım nokta Nurgül degil sonucunda o basit bir oyuncu, söyleneni yapan. Ama yazar kimse artık senaryo yazma konusunda aşırı başarısız diyebilirim. Cannes’in ibaresini gördümde dedim o kadar insan bu filme oy vermiş mutlaka kaliteli bir filmdir dedim. Fakat cannes film ödüllerinde bu kadar başarısız bir filme oy vereceklerini hiç düşünmemiştim. Bir hafta önce İstanbul da Lost Room adındaki filmi almak için gittigim filmcide Lost Room olmayınca bir kaç tane film aldım. İtiraf ediyorum Yaşamın Kıyısında filmini korsan film satan bir yerden aldım. Bazı filmlerde korsan film aldıgımda kendimi rahatsız hissederdim fakat bu tarz kalitesiz ve insanları dolandırmak adına yapılmış igrenc filmlere para vermedigim için mutluyum. Filmi hiç atlamadan tamamen izledim fakat hiç birşey anlamadım, tamam filmin %40’ını anladım ve hakim filmin %60 ‘ında ne oldugu hakkında hiç bir fikrim yok kısaca filmin %60’ını hayal ettim.Â
Burada benim dikkatinizi cekmek istedigim diger nokta ise en yukarıdaki yazıyı ben yazmadım o yazı korsan film yapan şirketin film kapak dizaynını yapan kişi tarafından yazılmış ve o kadar sacma yazmışlar ki.