Hiç bitmeyeceğini sandığımız askerlik günleri bugün itibariyle bitti. Şimdi kendi hayatımıza döndük diyebiliriz. Sürecin içerisindeyken ne zor geçiyor dediğimiz günler şimdi baktığımızda “ne de hızlı geçmiş” dedirtiyor. Bir askerlik bitiyor, sonra farklı zor günler farklı isimde farklı formatta başlıyor. Bir şekilde bir şeyler için uğraşlar devam ediyor. Sonuç ise zaman bir şekilde bir şeylere bağlı kalmadan akıp gidiyor.
Kara Harp Okulu bünyesinde askerlik vazifemiz sırasında bir çok kazanım elbette elde ettik. Unutulmaması gereken kazanımlardan bahsediyorum. Türk insanlarının mutlaka ve mutlaka yapması gereken bir askerlik işin içinde. Bende elbette ilk adım attığımda düşündüğüm şey hemen hemen bir çoğu gibi “Silah mı? Oda nedir.” düşüncesiydi. Fakat silahımı teslim ederken ilginç bir burukluğun içimi kapladığını anımsıyorum. İlk askerliğin bittiğini hissettiğim vakitte tam olarak silahı teslim ettiğim dakikalar diyebilirim. Gidecek olmaya gerçek anlamda idrak ettiğim anlarda vedalaşmalar düşünüldüğü kadar da keyifli değildi. En azından düşündüğüm, hayal ettiğim kadar beni mutlu etmedi.
Gidişte düşündüğüm şey ise bir çok veda eden insan gibi önümüze yeniden çıkacak engeller gibiydi. Fakat tam olarak bende oluşan durum bu olmadı. Arkamda bıraktığım askeriyeyi Kara Harp Okulu’nu düşündük, durduk. Çok uzun diye düşündüğüm 6 ayın nede kısa sürede geçtiğini düşündüğümü biliyorum. Genel olarak askerlik anlarımda “Nasıl daha iyisi olurdu?” gibi sorular düşüncelerimde gezindi, ara ara aslında sık sıkta eleştirel oluşan kalıplarda olaylara yaklaştığım söylenebilir. Fakat şu kesin ki neyin daha iyi olacağından daha ziyadesi neyin daha iyi sonuç vereceği olurdu. Sonuç kısmını bilmeden de askeriyle alakalı bir kalıba ulaşmak mantıklı olmaz gibi.
Yine fakat bundan 20 yıl sonra şu an ki tüm askeri kalıpların tamamen yanlış olduğu ve yerine yeni doğrular gelebileceği ihtimali var. Yine bu 20 yıl sonraki doğrulara ulaşmakta günümüz doğrularından geçtiği belli. Bu yüzden her türlü kesin kuralı sorgulayıcı birileri mutlaka olmalı. Küçük hamlelerin nedenli büyük kazançlar getireceğini ise kimse bilemez.
Daha öncelerinden duyduğum gibi Kara Harp Okulu dünyada en iyi komutan yetiştiren askeri okullardan biri. Bunu bizzat görmenin de keyfi içerisindeydim. Bu denli önemli bir yerde askerlik yapmak ise ayrı bir keyif. Şimdi duvarıma kepi ve künyemi asıp, yarın kendi dünyamda kendi seyrime devam edeceğim. Kıvanç ile bahsedeceğim Kara Harp Okulu askerliğim ise her daim üzerimde yer alacak.
357 Kısa Dönem
Güzel bir askerlik geçirmeyi gerçekten çok istemiştim. Hayatta hemen hemen herşeye bir şekilde güzellik ve çirkinlik katanlar insanlar oldular. 357 KD olarak 34 dost olarak uyumumuz gerçekten güzel oldu. Uyumumuzun güzelliği, insanların güzelliği askerliği dahada bir güzel yaptı diyebiliriz. Her bir arkadaşım aldığı her görevde ellerinden gelenleri de yaptılar. Emniyet Muhafız Bölüğümüz için 357’yinin (belki bana göredir) farklı bir yeri olacağını düşünüyorum. En azından 357 KD Emniyet Muhafız askerleri için, Emniyet Muhafız Bölüğü farklı bir yere sahip olacak.
Kim bilir belki ilerde bundan 10 yıl sonra bir uygulama gelir ve eski askerlerin, askerlik yaptıkları yerde toplanması sağlanır ve biz bundan 10 yıl sonra yine aynı koğuşlarda toplanırız. Aslında ne de güzel olurdu.
357 olarak dediğim gibi çok çalıştık ve yaptığımız işlerde elimizden geleni kaliteli bir şekilde ortaya koymaya çalıştığımızı düşünüyorum. Askerliğimiz sırasında görevlerimizi yerine getirirken her türlü sorunlarımızı yakından dinleyen ve takip eden Bölük Komutanımıza’da 357ler olarakta özel bir teşekkür etmek istiyorum.
Güzel askerlik geçirdik, ama her zamanda renkli değildi. Bazen zor günlerimizde oldu. 357 KD olarak biz bu dönemlerde bir birimiz ile yakından dayanışma göstererek aşmayı sağladık. Zaten asker olmakta böyle bir şeydi.
Her ne kadar Mehmet Örücü, “Derde düştüm Ankara’daydım” dediğim şiirimi çok kasvetli bulsa da; Derde Düştük Ankara’daydık demek istiyorum. Elbette düştük, hatta bazen nasıl düştüğümüzü düşündük. 357 KD olarak devletler düşürürdük, küçük küçük dertlere düştük. Oldu bazen kendi aramızda ufak bir taşa takıldık düştük. Cebimizde ki son umudu düşürdük, ama asla düşük birinin karşısında düşmedik. Çok düşündük, uyumayı düşündük, hatta uyumaya başlayacağımız sırada nasıl uyanacağımızı düşündük. Biz çok şey düşündük, çok şeyler ise bazı bazı bizi pek düşünmedi. Düşünmemeyi düşledik ve sadece düşünmemeyi düşündük. Düşündük çünkü bizim zaten işimiz düşünmekti. Türklük düşmesin diye oldu bazen düşündük. Keder derde bürünmesin diye düşündük. Bizden öncekileri başarılı olsun, bizden sonrakileri ise daha çok başarılı olsun diye düşündük.
Sevgili kardeşlerim;
Uğur Taş, Şan Arslantaş, Mehmet Örücü, Anıl Mert, Murat Yıldız, Ahmet Gümüş, Ali Bilir, Resul Demir, Mert Demirbay, Hakan Dalgıç, Burak Tatar, Ahmet Cemil, Melih Cengiz, Ertuğrul Gazi Kılınç, Ali Osman Gürler, Şemsettin Köylü, Yasin İkiz, Can Şahin, Murat Özcan, Eyyüp İspir, Hüseyin Burak Özsezer, Alper Üzer.
Yolları ve bahtları açık olması dileğiyle. Belki bundan yıllar yıllar sonra yine karşılaşırız.
Neşeyle kalın.